Ciddi bir nüfus kriziyle mücadele eden Japonya’da, göçmen nüfusunun ülkenin doğum oranına katkısı dikkat çekici bir seviyeye ulaştı. Geçen yıl, ebeveynleri Japon olmayan toplam 22 bin 878 çocuk Japonya topraklarında dünyaya geldi.
Bu rakam, bir önceki yıla göre yaklaşık 3 bin, on yıl öncesine göre ise yüzde 50’lik önemli bir artışı işaret ediyor.
Sağlık Bakanlığı verileri, yabancı uyruklu ebeveynlerin bebeklerinin, geçen yıl Japonya’daki toplam doğumların yüzde 3,2’sini oluşturduğunu gösteriyor. Nikkei gazetesinin haberine göre, bu hem yabancı ebeveynlerin bebek sayısında hem de bu oranın Japon ebeveynlerin bebeklerine göre payında tarihi bir rekor anlamına geliyor.
Çinli, Filipinli ve Brezilyalı Anneler Öncü
Ülkede en fazla doğumu gerçekleştiren yabancı kadınlar sırasıyla Çin, Filipin ve Brezilya uyrukluydu.
Öte yandan, Japon çiftlerin geçen yıl dünyaya gelen bebeklerinin sayısı bir önceki yıla göre 41 bin 115 azalarak 686 bin 173’e geriledi. Ekonomi gazetesi Nikkei, yabancıların artan doğum oranlarının, Japonların düşen doğum sayısının etkisini “hafifletmeye başladığını” yorumladı.
Göçmen Nüfusu Artıyor, Tartışmalar Büyüyor
Japonya, son yıllarda işgücü açığını kapatmak amacıyla yabancı çalışanlara daha fazla kapı açtı. Yasal yollarla ülkede ikamet eden yabancı sayısının 3,95 milyona yükseldiği bildiriliyor. Adalet Bakanı Keisuke Suzuki, bu eğilimin sürmesi halinde, 2040’ta Japonya’daki yabancıların toplam toplumun yüzde 10’unu oluşturabileceğini öngördü.
Artan yabancı nüfusu ve yükselen turist sayısı, ülkedeki yabancı karşıtlığı söylemlerinin de siyaset sahnesinde ilk kez bu denli ciddi bir şekilde dile getirilmesine yol açtı. İktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) liderlik yarışında, bu ay Başbakan olması beklenen Sanae Takaiçi de kampanyasında bu konulara vurgu yapmıştı.
Japonya denince akla gelen disiplin ve düzenin tam zıttı olan Bosozoku, 1970’ler ve 80’lerde Japon sokaklarını kasıp kavuran bir motosiklet çetesi kültürüydü. “Bosozoku” kelimesi, “şiddetle yarışan grup” anlamına gelir ve bu gençler, toplumun normlarına karşı duruşlarıyla tanınıyordu.
Kimdi Bu Bosozokular?
Bosozokular, genellikle Japon toplumunda kendine yer bulmakta zorlanan gençlerden oluşuyordu. Okulda başarısız olan, iş bulmakta zorlanan veya aile baskısından bunalan gençler, bu gruplar içinde bir kimlik ve aidiyet duygusu buluyordu. Hızlı motosikletler, modifiye arabalar ve gürültülü egzozlar, onların hayata karşı isyanlarının bir sembolüydü.
Bosozoku Stili ve Giyimleri
Bosozoku kültürünün en belirgin özelliklerinden biri, kendine has moda anlayışlarıydı. Çete üyeleri genellikle Tokko-fuku adı verilen uzun, işlemeli ceketler giyerdi. Bu ceketlerin arkasında, çetelerinin isimleri, sloganları ve bazen de Japonca kaligrafik desenler yer alırdı. Bu ceketler, hem bir üniforma hem de isyanın bir sembolüydü. Ayrıca, özel olarak tasarlanmış motosiklet kaskları, uzun saçlar ve renkli paçalı pantolonlar da Bosozoku stilinin bir parçasıydı.
Motosikletlerini de aynı tutkuyla modifiye ederlerdi. Yüksek gidonlar, uzatılmış arka tekerlek çamurlukları ve özellikle de gürültülü egzozlar, onların “dikkat çekme” isteğinin bir göstergesiydi. Bu motosikletler, yasal olmayan modifikasyonlar nedeniyle trafik kurallarını hiçe saydıklarının da bir işaretiydi.
Toplumsal Etkileri ve Sonu
Bosozoku grupları, geceleri şehir caddelerinde tehlikeli sürüşler yaparak, gürültü çıkararak ve zaman zaman da şiddet olaylarına karışarak halkın tepkisini çekiyordu. Medya, onları “toplum düşmanları” olarak tanımlarken, polis bu gruplara karşı sert önlemler almaya başladı.
1990’ların ortalarından itibaren, polis baskılarının artması, trafik kanunlarının sıkılaşması ve ekonomik koşulların değişmesiyle Bosozoku kültürü yavaş yavaş gücünü yitirmeye başladı. Gençler artık bu yaşam tarzına eskisi kadar ilgi göstermiyordu. Bugün Bosozokular hala var olsalar da, sayıları çok az ve eski şaşaalı dönemlerindeki kadar etkili değiller.
Ancak Bosozoku, sadece bir çete kültürü olarak kalmadı. Japon popüler kültürüne, manga ve anime serilerine (örneğin Akira gibi), video oyunlarına ve filmlere ilham verdi. Asi ruhları ve benzersiz estetikleri, Japonya’nın yeraltı kültürünün önemli bir parçası olarak tarihe geçti.
Japonya’da kurulan Yeniden Doğuş Yolu Partisi, beklenmedik bir kararla parti liderliğine bir yapay zekayı atayacağını duyurdu. Bu karar, partinin kurucusu Shinji Ishimaru’nun son seçimlerde istenilen başarıyı yakalayamaması üzerine istifa etmesinin ardından geldi.
Partinin yeni “yardımcı lideri” olarak tanımlanan, yapay zeka araştırmaları doktora öğrencisi Koki Okumura, yaptığı basın açıklamasında, yeni liderin bir yapay zeka olacağını belirtti. Kyoto Üniversitesi’nde öğrenci olan Okumura, yapay zekanın ne zaman ve nasıl uygulanacağına dair detayların henüz kesinleşmediğini ifade etti.
25 yaşındaki Okumura, yapay zekanın parti üyelerinin siyasi faaliyetlerine doğrudan yön vermeyeceğini, ancak parti kaynaklarının üyeler arasında dağıtılması gibi konularda kararlar alacağını söyledi.
Ishimaru’nun kurduğu ve Ocak ayında faaliyete geçen Yeniden Doğuş Yolu Partisi’nin herhangi bir resmi politika platformu bulunmuyor. Parti üyeleri kendi gündemlerini belirleme konusunda serbest bırakılmış durumda.
Parti, medyada dikkat çekse de, seçimlerde sandalye kazanma konusunda zorlanıyor. Haziran ayındaki Tokyo meclis seçimlerinde yarışan 42 adayının tamamı, Temmuz ayındaki üst meclis seçimlerinde yarışan 10 adayının tamamı da başarısız olmuştu. Ishimaru ise 2024 Tokyo valilik seçimlerinde çevrimiçi kampanyası sayesinde beklenmedik bir şekilde ikinci sırayı almıştı.
Japonya hükümeti, yabancı işçilerin iş değiştirmesini düzenleyecek yeni bir kural üzerinde çalışıyor. Bu yeni sistem, halihazırda yürürlükte olan ve çok eleştirilen “Teknik Stajyer Eğitim Programı”nın yerine geçecek.
Mevcut sistemde, yabancı stajyerler üç yıl boyunca iş değiştiremiyor, bu da kötü koşullarla karşılaşan işçilerin zor durumda kalmasına neden oluyordu. Yeni program ise, bu sorunu çözmeyi ve işçilere daha fazla esneklik sağlamayı hedefliyor. Örneğin, şiddet veya taciz gibi durumlarda bir işçi hemen iş değiştirebilecek.
Hangi Sektörlerde İki Yıl Mecburiyeti Var?
Yeni program, işçilerin kendi istekleriyle iş değiştirebilmeleri için bazı sektörlerde bir bekleme süresi getirecek. Bu süre, beceri kazanımının daha uzun sürdüğü düşünülen sekiz sektörde iki yıl olacak. Bu sektörler şunlar:
Hemşirelik ve hasta bakımı
İmalat sanayi
İnşaat
Gemi inşaatı ve denizcilik
Otomobil bakımı
Gıda ve içecek üretimi
Yiyecek hizmetleri
Geri dönüşüm
Diğer sektörlerde ise bu süre bir yıl olarak belirleniyor.
Neden Böyle Bir Kural Getiriliyor?
Başlangıçta tüm sektörler için bir yıllık bir bekleme süresi planlansa da, yerel işletmelerin ve iktidar partisinin yetenekli işçilerini kaybetme endişesi üzerine bu süre bazı sektörler için uzatıldı. İşletmeler, kısa süreli çalışmanın özellikle kırsal bölgelerden büyük şehirlere doğru bir yetenek göçüne yol açabileceğini savunuyor.
Tartışmalar Devam Ediyor
Bu plan, bazı kesimlerde endişelere yol açıyor. Japonya’daki iş yasalarına göre, bir yıldan fazla çalışan sözleşmeli işçiler genellikle istifa etme hakkına sahip. Bu yeni kuralın, yerel iş kanunlarına aykırı olabileceği ve yabancı işçilerin haklarını tam olarak koruyamayacağı belirtiliyor.
Hükümetin bu planı, bu yılın sonuna kadar onaylaması bekleniyor.
İzmir’den Japonya’ya gezi için giden 19 yaşındaki Mehmet Arda Uzun, Tokyo’da kaldığı otel odasında şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Japon polisi olayı “intihar” olarak kayıtlara geçse de, genç adamın ailesi bu duruma inanmadıklarını belirterek, “Oğlumuz hayat dolu bir insandı. Bu şüpheli ölümün aydınlatılması için mücadele edeceğiz” dedi.
İzmir’in Menemen ilçesinde yaşayan ve gezgin ruhuyla tanınan 19 yaşındaki Mehmet Arda Uzun, başkent Tokyo’da konakladığı otel odasında cansız bedeniyle bulundu. Yetkililerin ilk olarak ölüm nedenini “virüs” olarak açıklamasının ardından, bu açıklamayı “intihar” olarak değiştirmesi ailenin şüphelerini artırdı.
Aileden Çelişkili Açıklamalara Tepki
Acılı baba Mehmet Uzun, oğlunun cenazesinin İzmir’e getirilmesinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Arda’nın çevresine pozitif enerji saçan ve hayatı seven biri olduğunu vurguladı. Baba Uzun, “Oğlumuzun geziye gidip intihar etmesi akıl almaz bir durum. Japon yetkililerden gelen çelişkili açıklamalar da bu olayın üzerindeki şüphe perdesini daha da kalınlaştırıyor” şeklinde konuştu.
Oğlunun Japonya’yı ve Japon arkadaşlarını çok sevdiğini belirten baba, olayın bir intihar olmadığını, aksine “intihar süsü verilmiş bir cinayet” olabileceğini düşündüğünü ifade etti. Aile, bu esrarengiz olayın peşini bırakmayacaklarını ve gerçeğin ortaya çıkması için her türlü yasal yolu kullanacaklarını söyledi.
Öte yandan, soruşturma sürerken aile, Japon polisinin kendilerine gönderdiği fotoğraflarda görünen bazı kişisel eşyaların, cenaze ile birlikte gelenler arasında olmadığını iddia etti. Bu durum, gizemli olaya dair yeni soru işaretleri ekliyor.
News
