DOLAR 39,7443 0.36%
EURO 46,4081 0.82%
ALTIN 4.254,090,57
BITCOIN 42726242.23739%
İstanbul
31°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

  • Menü
Elifsu Çözgener

Elifsu Çözgener

14 Temmuz 2020 Salı

Sendai yabancı sakinlerini doğal afetlerde lider olmaları için eğitiyor

Sendai yabancı sakinlerini doğal afetlerde lider olmaları için eğitiyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Soja, Okayama’dan gelen afet yönetimi lideri Shunwai Tan tarafından verilen bir dersi de içeren cumartesi günkü eğitimde, Çin, Güney Kore ve Vietnam’ı da içine alan, 15’ten fazla ülkeden gelen toplam 25 Sendai ‘li yer aldı.

Brezilyalı 46 yaşındaki Tan, 2018 yılında Batı Japonya’yı mahveden şiddetli yağmur ve sel baskınında tahliye bilgilerini pek çok dile tercüme etme ve sosyal medya aracılığıyla bu bilgileri yayma deneyimini paylaştı ve “yabancılar güçsüz değil. Biz de başkalarına yardımcı olabiliriz” dedi.

Tohoku Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Mısırlı Hazzem Abbas da eğitimin bir başka katılımcısıydı. Abbas, “ Tan’ın deneyimlerini dinledikten ve afet yönetimi lideri olarak çalıştığını öğrendikten sonra kendimi de bu görevde hayal edebildim” dedi. Tan ve Abbas, ikisi de Japonca konuşabiliyorlar.

Sendai Belediyesinin verilerine göre, 1 Temmuz itibariyle öğrenciler de dâhil, Miyagi ilinde 13.746 yabancı uyruklu kişi yaşıyor. Ancak belediye, tahliye bilgilerinin afet anında bu kişilere zamanında ulaşacağı konusunda yeterince emin değil.

Derneğin yetkilisi “doğal afetler gerçekleştiğinde insanların nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmelerini ve beklenmedik anlarda diğerlerine yardımcı olmalarını umuyoruz” diyerek derneğin bu konudaki amacını dile getirdi.

Derneğe göre, katılımcıların şehirde tahliye sığınağı olarak belirlenen yerlere gidecekleri bir sonraki eğitim ise Ağustos ayında yapılacak.

Devamını Oku

Kawasaki Hastalığını Keşfeden Doktor Hayatını Kaybetti

Kawasaki Hastalığını Keşfeden Doktor Hayatını Kaybetti
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kawasaki Hastalığı Araştırma Merkezi yapmış olduğu açıklamada, doktorun ileri yaş sebebiyle 5 Haziran günü Tokyo’da hayatını kaybettiğini bildirdi.

1925 yılında Tokyo’da doğan Kawasaki, Japon Kızılhaç Tıp Merkezi pediatri biriminde çalışırken bazı küçük çocuklarda yüksek ateş ve deride döküntü olduğunu ve dillerinin şişerek çilek görüntüsünde olduğunu fark etti.

1967 yılında 50 hastanın semptomlarını nedeni bilinmeyen yeni bir hastalık olarak ilk kez ilan etmiş ve bu hastalık daha sonra dünyada  “Kawasaki Hastalığı” olarak tanınmıştır.

Her yıl Japonya genelinde 15.000‘den fazla kişide bu hastalık görülmektedir. Bunun yanında bazı hastalar kalp sorunları da yaşamaktadır.

Kawasaki, Sağlık Bakanlığı’na ait bir ekibe, hastalığın nedenlerini belirleme, teşhis ve tedavi yöntemleri geliştirme çalışmalarında da öncü olmuştur.

1990 yılında Japon Kızılhaç Tıp Merkezi’nden emekli olduktan sonra, Kawasaki Hastalığı Araştırma Merkezi başkanı olarak çalışmalarına devam etmiş ve pek çok hastaya ve ailelerine danışmanlık yapmıştır.

Korona virüsüne yakalanan bazı çocuklarda çeşitli organlarda enfeksiyon görüldüğüne -Kawasaki hastalığının belirtilerinden biri- dair Batı ülkelerinden gelen bilgiler nedeniyle hastalık yeniden dikkat çekmeye başlamıştır.

Devamını Oku

Pek çok Tokyo sakini artık başkent dışına seyahat ediyor

Pek çok Tokyo sakini artık başkent dışına seyahat ediyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen hafta kaldırılan olağanüstü hal sonrası başkent dışına seyahat eden Tokyo sakinlerinin sayısı giderek artıyor. Mobil operatör NTT Docomo, veri ağından yararlanarak kişilerin konumları hakkında bilgi topladıklarını bu süreçte bireylerin gizliliklerinin korunduğunu belirtti.

Japon milli yayın kuruluşu NHK elde edilen şirket verilerini kullanarak, Mayıs ayının son haftasında diğer vilayetlere seyahat eden Tokyo sakinlerinin oranını, geçtiğimiz haftayla karşılaştırdı. Yayın kuruluşu, Tokyo sakinlerinin hareketlerini günün en yoğun zamanı olan öğle vakti ve 16.00 saatleri arasında takip etti.

Yayın ekibi hafta içi şehir dışına seyahat edenlerin sayısında yüzde 6’lık bir artış tespit etti. Bu rakam Cumartesi ve Pazar günleri ikiye katlanarak yüzde 13’e ulaştı. Elde edilen verilerde, Shizuoka ve Ibaraki gibi Tokyo’ya yakın bazı bölgelere seyahat edenlerin oranında bir önceki haftaya göre  %20’lik bir artış yaşanırken, Japonya’nın Batı bölgesinde yer alan Nara ve Kyoto illerinde de yüzde 15’lik bir artış görüldü.

Bu oranlar, özellikle hafta sonları olmak üzere Tokyo sakinlerinin yakınlardaki bölgelere ve turistik yerlere giderek tatil günlerinin tadını çıkarmaya başladıklarını gösteriyor.

Haberin orijinal halini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Devamını Oku

Japonya neden koronavirüse karşı sıkı bir sokağa çıkma yasağı uygulamadı?

Japonya neden koronavirüse karşı sıkı bir sokağa çıkma yasağı uygulamadı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Covid-19 koronavirüs salgını, aylardır dünya genelinde daha önce hiç yaşanmamış aksamalara neden oldu; insanlar, sıkı hükümet kontrolleriyle kendilerini izole etmeye başladıkça, okullar, ofisler ve dükkânlar kapanmak durumunda kaldı. Japon hükümeti, insanlara mümkünse evden çalışmayı ve sadece gerektiğinde dışarı çıkmayı ısrarla tavsiye etse de, hükümet bu doğrultuda hiç yasal bir yaptırım uygulanmadı.

Pek çok Asya ve Avrupa ülkesi kısıtlamaların bir kısmını dikkatli şekilde azaltırken ve Japonya’daki olağanüstü hal durumu Mayıs ayı sonunda biterken, Japonya’nın neden diğer ülkelerle aynı yaklaşımlarda bulunmadığını ve neden hükümet tarafından bir sokağa çıkma yasağı getirilmediğini merak ediyor olabilirsiniz.

Seyahatlerde ve gerekli olmayan gezmelerde neden daha fazla kısıtlama yok?

Hükümet, sıkı bir sokağa çıkma yasağı getirmek, toplu taşımayı durdurmak ve kuralları ihlal eden kişilere yaptırımlar uygulamak istese bile, ülkenin şu anki mevcut anayasası altında bu uygulamaları yerine getirmek neredeyse imkânsız.

Savaş sonrası Japon anayasası, bireysel özgürlüğün daha güçlü korunmasını içeriyor ve savaştan bu yana politikacılar ve halk, etki alanı geniş hükümet güçlerine karşı daha dikkatliler. Bu şu anlama geliyor; Japon hükümetinin olağanüstü hal durumunda en fazla yapabileceği, vatandaşların işbirliğini talep etmek ve onları hükümetin tavsiyelerine uymaya teşvik etmek.

Başbakan Shinzo Abe neden ulusal bir olağanüstü hal ilan etti?

Ülke genelinde olağanüstü hal ilan edilmesi sokağa çıkma yasağıyla aynı anlama gelmese de, bu şekilde yerel yönetimler kendi bölgelerindeki işyerlerine kapatmaları yönünde ve vatandaşlarına ülke içi seyahatlerini kısıtlamaları yönünde (yasal olarak bağlayıcı olmayan) tavsiyelerde bulunabildiler. Aynı zamanda merkezi hükümete geçici tıbbi tesis olarak kullanılabilecek binaları boşaltmaları yönünde gerekli gücü verdi.

Kısıtlamaların hafifletilmesi Japonya’da ne anlama gelecek?

Başbakan Abe, mevcut olağanüstü hali 31 Mayıs tarihine kadar uzatmış olsa da, 14 Mayıs tarihinde uzmanlarla Japonya’daki durumu tartışmak ve ay sonuna kadar bazı kısıtlamaların hafifletilmesinin söz konusu olup olamayacağına dair uzmanlarla görüşecek.

Japon vatandaşları herhangi bir nedenden, istedikleri zaman evlerinden çıkmakta özgürler.  Bu duruma ek olarak, kısıtlamaların hafifletilmesiyle geçici olarak kapatılmış okullar, kütüphaneler ve diğer işletmeler, sıkı bir sosyal mesafe kuralı ile tekrar açılacak.

İnsanlar kendilerini ve başkalarını ikinci bir salgın dalgasından nasıl korumalılar?

Başbakan, ülke genelindeki olağanüstü hal kaldırıldıktan sonra bile ikinci bir enfeksiyon dalgasının çıkabilmesinin olası olduğunu belirtti. Abe’nin danışmanlığını yapan uzman komite üyesi Dr. Shigeru Omi, mevcut olağanüstü halde neden daha fazla işletmenin kapanmasını istemediklerini Financial Times’a şöyle açıkladı:  “ İnsanların davranışlarına bağlı olarak bir başka küçük dalga veya büyük bir dalga yaşayabiliriz. Bu sebeple sosyo-ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesini, salgın yöntemimizle dengelemek istiyoruz”.

Aynı zamanda, Başbakan Abe, insanları “yeni bir hayat tarzını” benimsemeye davet ederken, hastalığın bulaşma riskini azaltmak amacıyla başkalarıyla yan yana yemek yemekten ve toplu taşıma kullanılırken konuşmaktan kaçınılması gerektiğini de ekledi.

Haberin orijinal halini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Devamını Oku

Japonya’da meyveler neden bu kadar pahalı?

Japonya’da meyveler neden bu kadar pahalı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tokyo’ya gelen herhangi bir ziyaretçinin, Michelin Yıldızlı bir yemekten çok, fiyatı 20,000 yeni bulan bir kavuna daha iştahla bakması, Instagram paylaşımlarında altın kutularda 3,000 yenlik şeftali fotoğrafları olması ve 5,000 yeni parlak misket üzümlerine harcamayı doğal karşılaması çok muhtemel bir durum. Japonya’da meyve alışverişinin mücevher alışverişinden hiçbir farkı yok.

Peki neden böyle?  Tek bir nedeni yok aslında.

İlk olarak meyvelerin Japonya’da çok farklı rolleri vardır. Meyve, dünyanın pek çok yerinde günlük bir atıştırmalık olarak tüketilirken,  Japonya için bu durum söz konusu bile değil çünkü Japonya’da meyveler, birini etkilemek, minnettarlığınızı göstermek ya da iyi dileklerinizi sunmak için verebileceğiniz türden değerli hediyeler olarak görülüyor. Ayrıca son derecede yüksek kaliteli bir kaiseki yemeğinin (üç farklı çeşit yemekten oluşan öğün) sonunda birkaç dilim meyve servis edilmesi de oldukça yaygındır. Bu da demektir ki; meyveler hediye etmeye değer,  üst düzey bir ürün olarak kabul ediliyor. Başka bir deyişle, mükemmel ve kusursuz olmaları bekleniyor; mükemmel yuvarlak şekilli pembe şeftaliler, pırıl pırıl kırmızı çilekler, dolgun ve sulu üzümler, kusursuz bir küre şeklinde kokulu kavunlar…

Lüks içeren anlamları dışında bir de ürünler çiftçilerden piyasaya sürülmek üzere satın alınırken, ulusal standartları belirleyen Japon Tarım Kooperatifleri (Japan Agricultural Cooperative, JA)  ürünlerin boyutuna, rengine ve lezzetine dair kurallar belirliyor. Neredeyse yüzde 80’i dağlardan oluşan ülkede tarıma elverişli toprakların kendilerine yer bulması biraz güç. Bugün Japonya’da pek çok meyve çiftliği, meyve yetiştiriciliğinin yoğun emek gerektirdiğini bilen, Japonlara özgü kararlılık ve azim ile aile şirketi olarak çalışan şirketler veya küçük işletmeler tarafından işletiliyor.

Eğer meyve çiftçiliğine dair uç bir örnek vermek gerekirse Shizuoka’da yetiştirilen ünlü kavunları ele alabiliriz. İklim kontrollü seralarda, her gövdeden tek kavun büyüyecek şekilde yetiştirilirler, güneşten kaynaklanabilecek hasarı önlemek amacıyla küçük plastik şapkalarla korunurlar ve tatlılıklarını ortaya çıkarmak için çiftçiler tarafından ipek eldivenlerle nazikçe ovulurlar.

Aslında Tokyo’da, taşıma maliyetlerinin eklenmediği kırsal bölgelerde daha ucuz meyveler bulabilirsiniz.  Mevsiminde, o yöreye özgü meyveleri; incirler, Japon armutları (nashi), üzümler ve hurmaları sonbaharda, mandalina ve elma çeşitlerini kış mevsiminde, çilek ve yerli turunçgillerden amanatsu meyvesini ilkbaharda, şeftalileri ve yerli kayısıları (anzu) ise yazın deneyebilirsiniz. Ayrıca çiftçi pazarlarındaki daha az “mükemmel” görülen meyveleri satan çiftçilerden doğrudan alışveriş de yapabilirsiniz.

Haberin orijinal halini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Devamını Oku