2011’de yaşadığı yıkıcı deprem ve tsunaminin ardından Japonya, doğal afetlerle mücadelede çığır açan bir adım attı. Okyanus tabanına döşediği binlerce kilometrelik fiber optik kablolarla, adeta denizin altına bir “sinir sistemi” kurdu. Bu devrim niteliğindeki sistem sayesinde ülke, büyük depremleri saniyeler, tsunamileri ise dakikalar öncesinden tespit edebiliyor. Bu kritik zaman dilimi, felaket anında can kurtarıcı bir fark yaratıyor.
Japonya’nın doğu kıyısı boyunca uzanan S-net sistemi, 5.700 kilometrelik denizaltı kablo ağı ve deniz dibine yerleştirilmiş 150 gözlemeviyle bir araya geliyor. Bu sensörler, deniz seviyesi basıncındaki değişimleri, sarsıntıları ve depremin ilk şok dalgalarını anlık olarak algılıyor. S-net’in etkinliği 2018’deki 6.0 büyüklüğündeki depremde kanıtlandı; sistem, depremi 20 saniye önceden bildirerek milyonlarca kişinin uyarılmasını sağladı.
Japonya’nın güney kıyısındaki Nankai Çukuru, geçmişte büyük depremlere sahne olmuş, kritik bir fay hattı olarak biliniyor. Bu bölgeyi izlemek üzere 2006’da DONET sistemi devreye alındı. Okyanus tabanındaki 20’den fazla gözlemevi sismometreler, ivmeölçerler ve basınç sensörleri ile donatıldı. DONET’in topladığı veriler, afet müdahale merkezlerine anında iletilerek klasik sistemlere kıyasla daha hızlı tepki verilmesine olanak tanıyor.
DONET’in başarısının ardından, 2019’da N-net projesi hayata geçirildi. Yaklaşık 1.600 kilometrelik zırhlı kablolarla oluşturulan bu ağ, DONET’in kapsayamadığı bölgeleri tarıyor. 36 gelişmiş denizaltı gözlemeviyle sarsıntıların derinlik dağılımını eş zamanlı ölçebilen N-net, aynı zamanda dalga hareketlerini üç boyutlu analiz ederek tsunami riski taşıyan durumlarda erken uyarı sağlıyor.
Bu üç ayrı proje sayesinde Japonya, depremlerde ortalama 20 saniye, tsunamilerde ise 20 dakika gibi önemli bir erken uyarı süresi kazanıyor. Bu süreler kısa gibi görünse de, hızlı trenlerin otomatik olarak durdurulması, havalimanı ve limanların tahliyesi gibi hayati önlemlerin alınması için yeterli oluyor. Böylece Japonya, hem can kaybını minimize ediyor hem de kriz yönetimini çok daha etkin bir şekilde yürütebiliyor.
Kamçatka’da yaşanan 8.8 büyüklüğündeki deprem, doğa olaylarının kaçınılmaz olduğunu bir kez daha gösterdi. Ancak Japonya’nın deniz tabanlı erken uyarı sistemi, doğru tedbirlerle afetlerin etkilerinin azaltılabileceğinin en somut kanıtı. Türkiye gibi deprem riski yüksek ülkeler için bu sistem, örnek alınması gereken bir model sunuyor. Uzun vadeli yatırımlarla benzer sistemlerin hayata geçirilmesi, olası felaketlerdeki kayıpların en aza indirilmesinde kritik bir rol oynayabilir.