03 Eylül 2020 Perşembe
Tasarım yapmaya nasıl başladınız?
Çocukken birşeyleri parçalamak ve resim çizmek çok ilgimi çekerdi. Birşey yaratmak ve resmetmek gibi, bu da benim için tasarımda başlangıç noktası oldu sanırım.
Gerçekte ilgimi çeken şey bir arabanın tasarımı idi.
Aslında üniversiteye gidip ürün tasarımı öğrenmek istiyordum ancak ailem zengin değildi bu yüzden bu hayalimden vazgeçtim ve annem için Otomotiv Teknik Okuluna gittim. O günlerde okulda bir arabanın her bir parçasını hissettim, amacını ve tasarımını anladım, hatta vidanın bile.
Bir başka değişle büyük bir araba tasarımı küçük bir tasarımdan her bir parçanın görevini yerine getirmesinden oluşuyordu. Bundan çok etkilendim. Sanırım kıyafet yapısının tasarımını yapabilmem bu tasarım bütünlüğü ve amaç düşünce şeklinden geliyor.
Kimono denildiğinde akla belirli bir kalıp geliyor bir tasarımcı için geleneklerle bağlı bir geçmişe sahip ürünle çalışmak oldukça zor olmalı. Neden kimonoyu seçtiniz?
Öncelikle ben bir bıçak ustası çırağıyım. Japon kültürüne olan sevgim ve yaratıcılık ruhum duygularımın temelini oluşturuyor. Annemin eşyalarını temizlerken benim geleneksel kimonomu ve onun favorisini özenle saklamış olduğunu keşfettim. Ondan sonra uzun süre kimono giymeye çalıştım. O zamana kadar Japonların çoğu gibi yalnızca Shichigosan(çocuk günü) gibi özel günlerde giymiştim . Ama bu deneyim bende kimononun günümüzdeki yeri ile ilgimi tetikledi. Kritik bir durumda olduğunu bilmeliydim. Eğer günlük bir kıyafet olsaydı Japonya’da “Next Kimono”yu benim gibi yeni bir tasarımcının tasarlaması zor olurdu ama şimdi hem kimono için hem de iş dünyasındaki yeri için reformcu bir kelime. Benim gibi “kimono sevebilirim ama kendi başıma giymemeliyim” şeklinde dürüst bir düşünceye sahip bir tasarımcı için özel bir terim.
Bence bu kültürü bir sonraki jenarasyona taşımalıyız.. Shuhari diye bir kelime vardır Japon kültüründe. “koruma”, “parçalamak”, “ayırmak” harflerinden oluşur.
Bu kelimenin düşünce yapısı geleneği korumak olsa da aynı zamanda parçalamak ve değiştirmektir. Günümüz Japonyasında Kimono “yalnızca özel günlerde giyilen pahalı özel tasarımlar” oldu. Bu yüzden de gelecek nesillere “parçalayıp” “ayırmayı” bırakmak istiyorum. Şimdi artık özel değişebilen bir terim halini aldı. bence.
Markanızla vermek istediğiniz mesaj nedir?
KUDEN markasının teması “senin için önemli olan biriyle paylaştığını hissettiren şeyler” Kuden Japoncadaki 口伝 harflerinden geliyor. Anlamı önemli bir şeyi ağızla bahsetmek, öğretmek, bilgilendirmek. Bu zanaatkarlar ve çırakları arasında başarılı bir şekilde kullanılan geleneksel bir yöntem ve insanlar arasında kuşaktan kuşağa geçen birşey.
Sevdiğim kişiye iletemeyeceğim birşeyi hiç bir zaman bir müşteriye yapamam fikriyle gelişen bir tema bu. Örneğin KUDEN çalışma ortamını korur, makül fiyatlandırmanın nedenlerini gösterir ve dikiş fabrikasına iş yaratır. Sonuçta ben bir babayım. Oğlumun son derece pahalı, insanların kötü koşullarda haksız ücretlerle çalışarak üretirken doğayı mahvettiği ve bunun gibi şeylere sebep olduğu bir ürünü kullanmasını istemem.
Bence ürünlerimi seven müşterilerimde aynı fikirdeler. Bende bu yüzden onların ihtiyacı olacak kalpten değer verecekleri bir tasarım yapmaya çalıştım. Ve bu tasarımı KUDEN sloganıyla yaptım; sizin için önemli olan biriyle paylaşmak isteyeceğiniz şeyler.
Tarzınızı nasıl tanımlarsınız? İnsanların tasarımlarınıza nasıl tepkiler vermesini istiyorsunuz?
Samuray Modu Serisini özellikle ceketi, dünyada birisi için sıkı çalışan bütün insanlar için yarattım. Güçlü değerlere ve inanç sistemine sahip olan ve devam etmek için çabalayan insanlar için. Benim için kıyafet giymek ikinci bir deri giymek gibi. Zor zamanlar ve toplumda birçok şey oluyor. Bazen bende geriliyorum ve bir iş sahibi, bir baba ya da bir insan olarak karamsar olabiliyorum. O zamanlarda bile kararlı olan ve kendileri ve diğer insanlar için birşeyler yapmaya çalışan insanları yüreklendirmek için , Evet başarabilirim, kendime güveniyorum, bu işe yüreğimi koyuyorum şeklinde hissedebilmek için Samuray Modu serisini yarattım. Eğer önemli bir gününüzde, hayatınızın bir döneminde ikinci bir deri gibi(zırh gibi) giyerseniz onur duyarım.
Tasarımlarınıza İlham veren şeyler nelerdir?
Oğlum. Engelli ancak çizimde çok yetenekli ve harika bir içgüdüsü var. Bana her zaman öncülük ediyor gibi hissediyorum. Birbirimize iyi izlenim bırakmak için, çünkü onada aynı şekilde hissettirmek istiyorum, bu düşünceler benim tasarımımı etkiliyor. Bence herkes böyle hissedebilir.
Sizce tasarımda yaratıcılık mı önemli, özgünlük mü yoksa uzun süreli kullanılabilirlik mi?
Bence tasarım sadece gözle görülür şeylerden oluşmaz, Günümüzde tasarım fikri çok süslü ancak benim görüşüme göre, tasarımın kökü, birşey söylemek ve gerçekleştirmek için kullanılacak bir alet olmasıdır. Tasarım birine yardım etme umuduyla, insanların kelime, jenerasyon, ülke ve değerlerin ötesinde düşünmelerini istemeyi gerçekleştirmektir. Tasarımın böyle bir etkisi vardır.
2019-2020 sosyal tasarım dalında İtalya’da verilen IRON ödülüne layık görüldünüz. Bu tasarım konusunda dünyadaki en önemli ödüllerden biri. Sizin için bu ödül neyi ifade ediyor?
Öncelikle bunu kendi başıma yapamazdım. İlk defa kıyafet yapıyordum. Tasarım alanında çalışmıştım ama tasarımcı olarak bu ilk ödülüm. Çok onur duydum. Eğer insanlar kıyafetimi yapmasaydı, çalışanlarım markamı yaratmak için çok çalışmasalardı ve müşterilerim olmasaydı başaramazdım, o yüzden bu çok özel benim için. Aslında birçok kişi bana moda tasarım kategorisine başvurmamı söylediler ama kendimi sosyal tasarım alanında meydan okumak istedim. Çünkü benim ilk kıyafetimi yapan dikiş atolyesi ve bana çok yardımcı olan insanlar batmıştı, kıyafet sektöründeki hızlı değişen moda akımı, adaletsiz düşük ücretler ve kısa dönem teslimatları problem. Kendimi hayal kırıklığına uğratmıştım ve bu iş dünyasını. Ama bu yüzden “ Bunu değiştirmeliyiz” diye düşündüm. Bu yüzden de sosyal tasarımda meydan okudum, moda tasarımında değil. Ama sonra benim tasarımım Italya’dan ve dünyadaki tasarım profesyonellerinden büyük bir değerlendirme aldı. Bu benim için çok anlamlı.
Bizlere biraz koleksiyonlarınızdan bahsedebilir misiniz? Samurai-Mod Serisi kulağa oldukça ilginç geliyor. İlham noktası ve kullanım amacıyla ilgili bilgi verebilir misiniz?
Daha önce dediğim gibi ilhamı annemin eşyalarından aldım. Aynı zamanda bir önceki şirketimin kapanmasından hissettiklerim, çok çalışmaktan yorulmaktan, tekrardan meydan okuma isteğinden ve oğlumun etkisi büyük rol oynadı. O zamanlar Samuray gibi yüzleşmeliyim diye düşündüm. Başarısız olduğumuz şeyle bir daha yüzleşmek büyük cesaret ister. Şimdilik, bence bana cesaret veren şeyler yapıyorum beni sırtımdan itip cesaretlendiren. Bu kıyafetleri giyiyorum ve engelli oğlumla çalışabileceğim bir yer yapmak için meydan okuyorum. Bu hisler tasarımda büyük bir etki bırakıyor ve adını Samuray Modu koymamda. Aynı zamanda kimonoyu tekrar baştan yorumluyorum. Tabiki Kimono filozofisi… Büyük bir parça kumaş vücuda sarılarak güzel bir silüet oluşturuyor bunu batı giysi üreticileri nasıl yapar, özel bir teknik kullanmadan farklı vücut yapılarına sahip insanlara uygun hale getirilir. Deneme ve yanılmayla gidiyor. Nasıl mı kullanacaksınız, Eğer eğlendiğiniz bir günde, günlük hayatta ya da özel gününüzde, cesaretlenmek istediğinizde ya da kendinizi sakinleştirmek için kullanırsanız memnun olurum. 3 parçayı aynı anda kimono olarak giyebilirsiniz ve biriyle kolaylıkla günlük hayata uygulayabilirsiniz. Giymek için özel bir teknik gerektirmiyor. Kumaşı rahattır. Daha önceden kimono deneyiminiz varsa bence hafifliği, rahatlığı ve zerafetine şaşıracaksınız.
Sadece giyim değil zanaatkarlar tarafından özenle yapılmış ürünlerde bulunuyor. Bize markanız altındaki bu ürünlerden bahsedebilir misiniz?
Tekrar olacak ama, ben bıçak ustası çırağıyım ve zanaatkarlara ve Japon yaratımlarına saygım var. Nikko’da doğdum. Japonya’da Tochigi bölgesinde yer alıyor. Dünya mirası Nikko Toshogu Tapınağı ile meşhurdur. Birde oymacılık ile. Oymacılık ustasına yakın bir bölgede büyüdüm bu yüzden bunu tanıtmak istedim. Bundan sonrada ürünlerde ve tasarımda kullanacağım.
Markanızla ilgili geleceğe yönelik planlarınız nelerdir?
Juban ve Hann-eri’nin motifleri olan tişörtler gelecek. Juban kimono için iç çamaşırdır. Hann-eri ise kimono’nun eğlenceli kısmı, kişiye göre uyarlanabilen yakadır. Bu yeni JUBAN tişörtlerinin çok güzel silüeti var ve Samuray Moduna eğlence katacak. Yeni bir kumaş denemekle kalmayacağım aynı zamanda klasikleşmiş haori ve kullanılmayan kimonolardan yararlanacağım ve KUDEN klasik hattı oluşmuş olacak. KUDEN eski haori ve defolu günlük kimonolardan yararlanacak. Kullanmassak yazık olur bu yüzden Hann-eri yaparak yeniden kullanılır hale getirmeye çalışacağız. KUDEN’den etik bir yaklaşım aynı zamanda. İnsanların Hem Samuray Mod serisinin hem de geleneksel olanı beraber tadını çıkarmalarını istiyorum. Bence moda olarak ikiside birbiriyle uyumlu, değişik konbinler yaratabilmeniz için öneriler ve yeni aksesuarlar geliyor, çanta gibi haori ipi gibi. Sonsuz bir eğlence sağlamak istiyorum.
Dünyanın farklı yerlerinden tasarımlarınızı satın almak isteyenler nereden ulaşabilirler?
Şimdilik KUDEN’in websitesinden.(https://ku-den.jp/) Eğer toptancılarla anlaşırsak daha pahalıya satmamız gerekecek diğer markalar gibi, bu yüzdende direk satış için efor sarfediyoruz. Yüksek kalitede ürün sağlayabilmek için, çalışanlara makul ücretler verebilmek için ve zanaatkarların makul kar elde edebilmesi için…
Instagramda Samuray Modu Ceketi için en doğru bedeni nasıl bulacağınızı anlatan bir video hazırladım. Instagram hesabımıza bakarsanız çok memnun olurum. (https://www.instagram.com/kuden_jp/)
Markanızın İnstagram sayfanızı takip etmekten çok keyif alıyorum. Sadece tasarımlarınızı değil kullanım alanlarınıda bir nevi gösteriyorsunuz. Bu sırada Japonya’nın birçok yerini tanıtıyorsunuz. Ayrıca ilginç segmentleriniz bulunuyor. Bize Shodo4U ve Washoku paylaşımlarınızdan bahssedebilir misiniz?
Annem 5 yaşından itibaren bana yemek yapmayı öğrettiği için ve bıçak ustası çırağı olduğum için yemek yapmak benim için çok tanıdık birşey. Daha önce çok çalışmaktan hasta olduğum için kendi başıma da yemek yapmayı öğrendim. Artık şirketimdeki çalışanlar içinde yemek yapıyorum. Özel alet edevata ihtiyaç olmadan Japon mutfağından yemek yapmayı tanıtabilirsem yabancı insanlara, Japon kültürünü, ruhunu sevenler ve ürünlerini sevenler mutlu olabilirler. Bu yüzdende Washoku(Japon Mutfağı) ve Shodou(Japon Kaligrafisi) üzerine projeler yarattım. Gelecekte, aynı zamanda Washoku ve Shodou için ürünler temin etmeyi düşünüyorum. Bu yüzdende yapmamı isterseniz yorumlarınızı ve mesajlarınızı göndermekten çekinmeyin.
Kaynak: http://www.burcu.kim/2020/08/kuden.html
Atsuko Suetomi ve Ayşegül Atmaca
Bize Japon Müziği ve Sanatları Derneğinin kuruluş sürecinden bahsedebilir misiniz?
2014 yılının başlarında, Japonya’da yaşamış ve/veya Japon kotosu çalmakta olan bir grup arkadaşımızla Japon müziğini Türkiye’de tanıtmak amacıyla bir müzik topluluğu oluşturmuştuk. Bu topluluğun öncülüğünü Japon Koto Sanatçısı aynı zamanda da Hocamız olan Sayın Atsuko Suetomi yapmıştı. Toplulukla Türkiye’nin birçok yerinde konserler verdik. Ancak, topluluk olarak imkanlarımız çok sınırlı kaldığı için maalesef birçok projemizi de gerçekleştiremedik. Bu arada Türkiye’de Japon sanatı üzerine kurulmuş yeterince dernek olmadığını fark ettik. Böylesine derin bir birikime sahip Japon sanatını ülkemizde daha geniş kesimlere tanıtabilmek ve böylelikle iki ülke halkının dostluğunu pekiştirebilmek amacıyla da 2017 yılında Derneğimizi kurduk.
Başkanlık kimliğinizi bir kenara bıraktığınızda Japonya’nın sizin için ne temsil ettiğini ve bu yolda ilerlemeye sebebiyet veren şeyin ne olduğundan bahsedebilir misiniz?
2009-2013 yılları arasında Tokyo’da Kültür ve Tanıtma Müşavirliği görevinde bulundum. Bu tayinimi duyduğumda önce biraz şaşırdım ve biraz da çekindim doğrusu. Çok farklı bir kültür, çok uzak bir ülkeydi; acaba yapabilir miyim endişeleriyle görevime başladım. Ancak, Japonya benim hayatımın dönüm noktası oldu. Bu görevle öyle bir kapıyı aralamıştım ki arkasında bambaşka bir dünya vardı. Japonya’yı anlatmaya kelimeler yetmez ama özetle şunu söyleyebilirim: Japonya her şeyden önce bir “saygı” ülkesidir. İnsana, hayvana, doğaya, kısaca hayatın bütün bileşenlerine büyük saygı duyulur. Bu saygı beraberinde değer verme ve korumayı getirir. Özellikle doğanın, tarihin nasıl büyük bir özenle korunduğunu hayranlıkla izledim Japonya’da. Öte yandan çalışmak ve üretmek sonsuz bir anlam taşır Japon insanı için. Eğer yaptığınız işe gönül verip özenle yaparsanız her zaman bir şekilde takdir edilir, mükafatlandırılırsınız. Sanat ise hayatın ta kendisidir Japonya’da. Gündelik hayatın her alanında yaratıcılığı görmek, estetiği yakalayabilmek, duygu ve düşüncelerin sanatla yayılma kanallarını izlemek beni derinden etkilemiştir Japonya’daki hayatımda. İşte bütün bu duygularla Derneğimizi kurarak burada görüp yaşadıklarımızı ülkemizdeki insanlara da tanıtabilmek istedik.
Bir yazar ve Japon kültürü meraklısı olarak dikkatimi çekti. Derneğinizin kütüphanesi mevcut. Ne tarz eserleri bulunduruyorsunuz? Katkı sağlamak isteyenler ne yapabilirler? Ya da kütüphanenizden yararlanmak isteyenler sizlere nasıl ulaşabilirler?
Bildiğim kadarıyla Türkiye’de sadece Japon sanatı alanında eserler barındıran özel bir Kütüphane yok. Biz de Japon sanatını odak alan bir sanat kütüphanesi yaratmayı hedefliyoruz. Derneğimiz çok yeni kurulmuş bir dernek. Bu nedenle kullanıcıya açık hale gelebilecek bir birikime henüz ulaşamadık. Üyelerimiz, takipçilerimiz ve hayırsever vatandaşlarımızdan temin edebileceğimiz kütüphane materyalleriyle kullanıcıya da açık bir kütüphane olabilmeyi çok istiyoruz. Bu noktada hangi dilde olursa olsun sanat kitapları, Japon sanatı kitapları, video, dergi, harita, ses kaydı vd kütüphane materyaliyle ilgili bağışları kabul etmekten mutluluk duyacağız.
Japonya’nın Türkiye Büyükelçisi Akio MIYAJIMA, Koto Sanatçısı Atsuko SUETOMİ, Japon Müziği ve Sanatları Derneği Başkanı Ayşegül ATMACA
Noh ve Kabuki tiyatroları dünyanın en eski en köklü geleneksel tiyatroları arasındadır. Japon sanatıyla ilgili çalışmalarımızı yürütürken özellikle bu tiyatroları da tanıtabilmeyi çok istiyoruz. Aslında covid 19 salgını başlamadan önce Noh tiyatrosuyla ilgili çok özel bir projeye başlamıştık. Proje belirli bir aşamaya kadar gelmişti fakat pandemiyle ilgili geldiğimiz nokta bu projeyi yürütebilme imkanlarımızı “en azından şimdilik”sınırladı. Salgın son bulduğunda ya da en azından riskleri minumum seviyeye indiğinde bu projeye devam edebileceğiz.
Şimdiye kadar ülkemizde Japon Müziği ve Sanatları Derneği olarak birçok seminer ve etkinliğin gerçekleştirilmesine ön ayak oldunuz. Covid 19 sebebiyle artık birçok seminer ve etkinlik dijital ortamda gerçekleşiyor. Sizin de 2020 ve 2021 programlarınızda dijital etkinlik bulunuyor mu?
Aslında hemen pandeminin başlarında Derneğimiz olarak iki çok özel etkinlik gerçekleştirdik. Biri kurucularımızdan Sayın Atsuko Suetomi’nin Koto konseriydi. Diğeri de Derneğimiz Genel Sekreteri İkebana Sanatçısı Sayın Neslihan Noyan’la İkebana hakkındaki söyleşimizdi. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu felaketin en yakın zamanda bitmesini ve yine eskisi gibi “insan insana” temaslarımızı kurabilmeyi temenni ederek, 2020 ve 2021 yıllarında dijital projelerimizi de üretmeyi sürdüreceğiz.
Derneğinizin üyeliği bütün Japon kültürünü sevenlere açık mı? Derneğinize destek olmak isteyenler nasıl katkı sağlayabilirler?
Sanat evrensel bir dildir. Toplumları anlama, birleştirme, dolayısıyla da Dünya barışına katkıda bulunmanın en önemli yollarından biridir. Derneğimiz de bu emeli taşıyarak kapılarını Japon kültürüne ve sanatına ilgi duyan herkese açmaktadır. Derneğimizi tanımak, üye olmak ve destek vermek isteyenler Derneğimiz internet sitesinin aşağıdaki linkini inceleyebilirler: http://jmsder.com/
Kaynak: http://www.burcu.kim/2020/08/roportaj-japon-muzigi-ve-sanatlar.html
Facebook Sayfası Nara Visitor Center & Inn (https://www.facebook.com/pg/naravisitorcenterandinn)
*İyi günler Neslihan Hanım, Sayfamıza hoşgeldiniz. Bizlere kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Merhabalar! Oncelikle bizlere bloğunuzda yer verdiğiniz için teşekkür etmek isterim. Ben Neslihan Noyan. Japon Müziği ve Sanatları Derneği Yönetim Kurulu üyesiyim. Japon Çiçek Düzenleme sanatı olarak bilinen İkebana sanatı ile uğraşıyorum. Liseyi Güzel Sanatlar Lisesinde tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünde okudum. Uzun bir süre İngilizce öğretmeni olarak çalıştım. 1997-2000 yılları arasında Japonya’ya gittim ve orada İngilizce öğretmeni olarak çalışırken İkebana sanatı ile tanıştım. Japon İkebana okulu olan Ohara Ryu okulundan diploma aldım. Japonya’dan sonra 2000-2007 yılları arasında Amerika’da yaşadım ve Syracuse Üniversitesi Dil Bilimi Bölümünde Yüksek Lisansımı tamamladım ve uzun yıllar Amerika’da yabancı uyruklu kişilere İngilizce dersi verdim. 2008 yılından bu yana Dışişleri Bakanlığında Gençlik Programları uzmanı olarak çalışmaktayım. 2010 Yılında Türkiye’de Japonya yılı dolayısıyla “Duyduğum ve Gördüğüm Japonya” adlı kitabı kaleme aldım. 2018 yılında Türk-Amerikan Derneği Emin Hekimgil Sanat Galerisinde “ Tüm Anneler Çiçektir” sloganıyla ilk kişisel ve 2019 yılında Türk –Japon Vakfın’da “ Baharı Beklerken” adlı ikinci kişisel İkebana sergimi gerçekleştirdim.
*İkebana sanatçısı olma yolculuğunuz nasıl başladı?
Japonların doğa ile kurdukları ilişkiyi daha iyi anlayabilmek için İkebana sanatı’na başladım. Esasen bu sanat ile tanışmamı onların Hanami: Çiçek İzleme günlerine borçluyum. Japonya’da bulunduğum yıllarda Japonların her sene hiç bıkmadan usanmadan çiçekleri izlemeleri dikkatimi çekmiş ve bir Japon arkadaşıma sormuştum. “Sakuraların açtığı dönem olan Nisan ayında bir yabancı olarak çiçeklerin açıp her yerin kar gibi beyaz çiçeklerle kaplanmasını izlemek gerçekten çok güzel ama siz bu kültürde büyüdünüz neden halen size çok ilginç gelebiliyor?” diye. Japon arkadaşım bana şöyle cevap vermişti: “Neslihan-san Sakura-Kiraz ağaçları ancak yılda bir haftalığına açar, sonra gelen yağmurla ve rüzgarla çiçekler dökülür. Bu bize yaşamı anlatır. Yaşamımızda anlıktır. Bir bakarsın gelmiş geçiyor ama sen bu kısacık zamana neler katabildin, ne gibi farklar yaratabildin? Bunu anımsarız çiçekleri izlerken. Çiçek izlemek bize yaşamın öğretisidir” demişti. Ben bu felsefeye orada hayran oldum. İşte ondan sonra kendi kendime bunu kendi ülkemde ve etrafımda yaygınlaştırmak için karar aldım.
Yaklaşık 20 senedir İkebana sanatıyla uğraşıyorum. İkebana denildiğinde ilk akla gelen çiçek düzenlemesidir oysa ki Japon Sanatında bu bir tür kişisel gelişme yoludur, kendini bilme, özünü bilmeye giden yoldur. İkebana ’da doğa ile insan bütünleşir. Bu sanat çiçeklerin de bir dili olduğunu anlamamı sağladı. Çiçekleri düzenlerken kişi adeta doğanın bir parçası olduğunu düşünerek yavaş yavaş çiçekle bütünleşerek kendini doğanın yerine koymaya başlıyor. Bu farkındalığın gelişmesi sadece biz İkebana sanatçıları ile sınırlı kalmamalı diye düşünerek Türkiye’de bu sanatın tanıtımını yapıyor, dersler veriyor ve doğaya saygı duyan, daha duyarlı bir nesil yetiştirmemiz için projeler hazırlıyor, seminerler veriyorum.
*Japon kültürüne ve İkebana sanatına aşina olmayan okuyucular için ikebana hakkında ve temsilettiği değerler konusunda bilgi verebilir misiniz?
İkebana esasen Budist geleneklerinden gunümüze uzanan bir ekoldür. Ikebanayı daha derin olarak anlayabilmek için Budizm, Zen felsefelerinin incelenmesi gerekir. Ikebana etimolojik olarak incelendiğinde “ikeru”: yasamak ve “Bana” Hana’dan türemiş: Çiçek anlamına gelir. “Canlı Çiçek“ çalışması olan İkebana 15. Yüzyılda Kyoto’da Rokkaku Tapınağinda dinsel bir ritüel olarak doğmuştur. O dönemde Budist rahipler bu düzenlemeleri Buda’ya teşekkür anlamında sunmuşlar ve zamanla bunun pek çok okulu açılarak Japonya’da bir gelenek halini almıştır. Bugün 3000 ‘e yakın okulu olduğu bilinen İkebana hemen öğrenilip bırakılan bir hobi olmaktan çok, ikebana sanatını seçmiş insanlar için bir yoldur. Bu yola “ The Way of Flowers” yani “Çiçek Yolu” denir. Bu yol hayat boyu sürer ve bu yolu seçen kişiler doğaya daha farklı yaklaşırlar. Doğayla uyumlu, ona saygı duyan kişiler olan ikebana sanatçıları çalışmalarında insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yaptıkları düzenlemelerle aktarmak isterler.
*İkebana sanatında kullanılan çiçekler Japonya’dan Türkiye’ye farklılık gösteriyor mu?
Japonya’da her çiçeğin mevsimsel olarak bir sembolü ve anlamı bulunmaktadır. Türkiye’de bu kadar çok çeşit bulamasam da elimden geldiği kadar bir Türk olarak bu sanatın ülkemizde de anlaşılabilmesi için seminerler veriyor, tanıtım çalışmaları yapıyor, sergiler açıyorum.
*Japon Büyükelçisi Miyajimayaptığı konuşmaların birinde İkebanayı “bir yandan geleneği korurken, diğer yandan zamanın eğilimini birleştiren Japon kültürünün geleneksel unsuru” olarak tanımlamıştı. bu anlamda Japon kültürünün, “geleneklere önem veren ve yeniliklere açık olan” Türk kültürüyle birbirine benzediğini belirtmişti. Siz bu iki kültür arasında ikebana sanatçısı olarak bağ oluştururkenneler hissediyorsunuz?
Evet, Sayın Büyükelçi Miyajima-san’ın görüşlerine tüm kalbimle katılıyorum. Japon kültürü ve Türk kültürü arasında tarihsel pek çok benzerlik bulunmaktadır. Bizi ayrıştıran nokta Japonlar yüzyıllar boyu hep aynı topraklarda yaşamış ve kabuklarının çok dışına çıkmamışlar. O yüzden daha homojen bir yapıya sahipler. Oysa ki biz Türkler değişikliklere daha kolay adapte olan bir milletiz. Bunda göçebe olarak pek çok yere yayılmamız etken olmuş. Geleneklerimize bağlı olsak da yeniliklere de kolay adapte olabiliyoruz. Bu açıdan bakıldığında Japonlar bizim kadar esnek değil. Türklere kıyasla daha kuralcı bir yapıya sahipler. Bizi ayrıştıran faktörler olsa dahi hiyerarşik ve otoriter yapı her iki kültürde hakim. O yüzden birbirimizi iyi anlayabildiğimizi düşünüyorum.
Japonya’da uzun bir süre yaşayıp dil öğrenip, sanatsal faaliyetlerini öğrenmem onların kültürlerini daha iyi algılayabilmemi sağladı. Bu bağlamda ikebana sanatçısı olarak her iki kültürü birbirine bağlama konusunda elimden geleni yapıyorum.
*Yakın zamanda Ohara Ryu dergisinden ödül alan eserinizden bahsedebilir misiniz?
Evet. iki yıldır ikebana çalışmalarıma bir de seramik sanatını ekledim. Artık ikebana vazolarımı kendim üretiyorum. Yaptığım çalışmalarda Japon wabi-sabi felsefesini yakından takip ediyorum. Ikebana da bu felsefeden çok etkilenmiş. Wabi-sabi felsefesi bir estetik felsefe olup doğal olanın yanındadır. Batı felsefesinin aksine daha minimalist daha sade bir biçimde doğanın sade ruhunu sanatınıza yansıtmanızı sağlar Wabi-sabi felsefesi. Hayatın gelip geçiciliğini vurgularken an’a odaklanmamız gerektiğinin de üstünde durur.
Ben çalışmam da bunu vurgulamaya çalıştım. Çalışmama isim olarak “Hayata bir başka pencereden bakabilmeli insan!” adını verdim. Japon İkebana sanatı camiası tarafından takdir görmemden dolayı çok memnunum.
*Birçok seminer vererek ikebana sanatını japon kültürü ile ilgilenenlere tanıtıyorsunuz, bu konuda ders veriyor musunuz?
Evet, Türk Japon Vakfında düzenli olarak İkebana çalıştayları yapıyorum. Pek yakında dernek olarak üyelerimize Hanami Turları düzenleyerek halkımızı özellikle bahar döneminde Sakura: Kiraz ağaçları ile güz yapraklarının kırmızıya döndüğü dönem olan Ekim, Kasım ayları içerisinde doğayı izlemeye davet etmek istiyoruz. Bu gezilerde seminerler vererek doğa konusunda bilinç uyandırmayı planlıyoruz.
* Herkes ikebana öğrenip uygulayabilir mi?
Türkiye’de İkebana sanatı ile uğraşan çok az kişi var. İkebana sanatının öğrenilebilmesi için kişinin Japon kültürüne aşina olması gerektiği kanaatindeyim. Bu yüzden ben İkebana derslerimde sadece çiçek düzenleme sanatından değil, Japon kültürü ve estetiği hakında da bilgiler veriyorum.
Herkes ikebanayı öğrenebilir ancak bir Japon estetiği ile İkebana yapabilmek çok uzun bir süre alır. Bunun için doğanın sürekli olarak izlenmesi ve bu uğraşının düzenli olarak pratik edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
*Covid-19 salgını sebebiyle birçok proje iptal oldu ya da farklı bir yapıya büründü, sizin değişen planlarınız oldu mu?
Pandemi nedeniyle bizim de dernek olarak pek çok düzenlemeyi planladığımız faaliyet yarım kaldı. İnşallah bu pandemi sonrası kaldığımız yerden devam etmeyi planlıyoruz.
*İkebana sanatçısı olarak ileriye dönük projeleriniz nelerdir?
Japon Müziği ve Sanatları Derneği olarak Hanami: Japon Çiçek İzleme Kültürünün Türkiye’de yaygınlaştırılması projesini yazdım ve bu konuda dernek olarak uzun soluklu bir proje ile Türkiye’de başta büyük şehirler olmak üzere ülkemizde doğa farkındalığı ve bilincini oluşturmak istiyoruz. Yaşadığımız teknoloji çağında herşeyi hızlandırılmış bir şekilde yaşayıp tüketmeye odaklı bir hayat sürdürüyoruz. Ve bu yüzden etrafımızdaki güzellikleri izlemeye ayıracak pek bir vakit bulamıyoruz. Bugün Türkiye’de durmadan artan betonlaşma, doğa ile iç içe olmamızı engelleyerek bize nefes aldırmamaktadır. Giderek çiçekten doğadan uzaklaşıp teknoloji ile çevrili küçük dünyalarda internette yaşayan iletişimsiz nesiller yetiştiriyoruz. Doğayı sevelim. Doğadaki güzellikleri keşfetmek için turlar yapmak, açan çiçekleri izleyip hayattan zevk alabilmek, hayatın tadını çıkarabilmek bizlerin elindedir. Ailemiz, yakın eş ve dostlarımızla dışarı çıkıp çiçekleri izlemeye gidelim. Biliyoruz ki doğaya saygı duyan, onu yakından izleyen bir nesil, insana da saygı duyacak ve daha dengeli, huzurlu bir toplum yapısı oluşacaktır.
Bu konuda ayrıca yeni bir kitap kaleme aldım. İnşallah kitabım yayımlandıktan sonra başta Derneğimiz olmak üzere pek çok yerde doğa farkındaliğı üzerine seminerler vermeyi planlıyorum.
Neslihan Hanımı Instagram Hesabından takip edebilirsiniz.;
https://instagram.com/neslihana_ikebana
Kaynak: http://www.burcu.kim/2020/08/roportaj-neslihan-noyan-ile-ikebana.html
Videolarını 16 Ağustos’a kadar göndermiş olan takımlar arasından seçilen 10 Junior ve 20 Lise takımı finallerde yarışma hakkını elde etti.
COVID-19 sebebiyle en prestijli lise cimnastik müsabakalarının iptal olması ile bu sene online olarak gerçekleşecek erkek ritmik cimnastik şampiyonasının Junior takım finallerini 12 Eylül tarihinde Japonya saatiyle 16.30-18.00 arası ve Lise takım finallerini 13 Eylül tarihinde Japonya saatiyle 13.00 – 16.00 arası aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
https://www.live-link.life/mrgonline
Japonya Erkek Ritmik Cimnastiği ile daha fazla bilgi edinmek için şu linkteki makalemi okuyabilirsiniz.
Natori Lisesi Erkek Ritmik Cimnastik takımının performansını buradan izleyerek yetenekli genç cimnastikçilerle ilgili bilgi edinebilirsiniz.
Bu bilgileri bize sağlayan QuenMRG sayfasına teşekkür ederiz.