Nisan 2019’da Japonya, Göçmenlik Kontrol ve Mülteci Tanıma Yasasının tekrar gözden geçirilmesiyle, düşük vasıflı yabancı işçilere kapılarını resmen açtı. İşçi sınıfı ve diğer çalışanlar için özel vize programının oluşturulması, Japon göç politikasında tarihi bir değişikliği temsil ediyor. Ancak sık sık kendilerini içe dönük ve tek kökenli olarak tanımlayan Japon toplumunun yabancı sakinleri karşılamaya ve eşit şartlarda katılımlarını kolaylaştırmaya hazır olup olmadığı sorusu kafaları kurcalıyor.
Geçen Aralık ayında, Japonya Vakfı’nın isteğiyle, Parlamento’da ve Kahire Üniversitesi’nde konuşmak için Kahire’ye gittiğimde şu tür sorularla karşılaştım; “Japon toplumunun değişebileceğini ve bu duruma daha açık olabileceğini düşünüyor musunuz?” , “Hükümet, Japon işçilerinin artık istemediği işleri yaptırmak için yabancı işçileri kabul etmiyor mu?”.
Bunlar yerinde ve mantıklı kaygılar. Japonların, ülkelerine gelen beyaz olmayan yabancıları hor görmek gibi bir şöhretleri var. Ayrıca, Japonya ile komşuları Çin ve Güney Kore arasındaki diplomatik ilişkilerdeki son zamanlardaki bozulma, bu ulusların vatandaşlarına yönelik genel duyguları da etkiledi. Aşırı sağ görüşlü Japonya Birinci Partisi, Kore ve göçmenlik karşıtı söylemiyle 2019’un birleşik yerel seçimleri sırasında medyada büyük ilgi gördü (her ne kadar parti henüz yerel veya ulusal düzeyde bir yer edinememiş olsa da).
Öte yandan Japon halkı arasında böyle bir dar kafalılıkla çok nadiren karşılaşıldığının altı çizilmelidir. Son yirmi yılda, Asya’dan ve başka yerlerden Japonya’ya gelen onlarca ve yüzlerce yabancı öğrenci ve stajyer market tezgâhlarının ardında tanıdık simalar oldular. Yerel halkın çoğunluğu onlara, evlerinden uzakta bir hayatla başa çıkmaya çalışan cesur, çalışkan genç insanlar olarak olumlu yaklaşıyor. Her geçen gün daha fazla Japon vatandaşı, yaşlı nüfus artışı devam ederken ülkelerinin aktif işleyişi için toplumlarının yabancılara ihtiyaç duyduklarının farkına varıyor.
Ancak, yabancıların Japonya’daki yaşama uyum konusunda ciddi zorluklarla karşılaştıklarından ve yeni göçmen sistemimizin işe yaradığından emin olmak için yapılması gereken daha çok şey olduğuna şüphe yok. Aşağıda, eyleme geçilmesi gereken temel konuları vurgulamadan önce şu ana kadar atılan bazı adımları değerlendirmek istiyorum.
Yakın zamana kadar, yerel yönetim, Japonya’da yaşayan yabancılara yardımcı olan veya topluma uyum sürecini destekleyen politikalar açısından çok az şey yaptı. Öte yandan, yerel yönetimler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, bölgesel ve toplum düzeyindeki boşluğu doldurmak için çok çalışıyor. Nagoya ve Kitakyushu belediye idari teşkilatları ve Nagano valiliği halkı kültürel çeşitlilik ve hoşgörü konusunda eğitmek üzere, her yıl bir ayı “çok kültürlü ay” olarak ayırmışlardır. Yasaya bakıldığında Miyagi ili, “Çok Uluslu Toplum Oluşumunun Teşvik Edilmesine İlişkin Yönetmeliği” ile milletine veya etnik kökenine bakılmaksızın tüm ilçe sakinlerinin insan haklarını ve sosyal katılımını destekleyen bir topluluk oluşturmayı” hedeflemiştir. Hükümet, yabancı uyruklular için bir destek merkezi ve çok dilli kaynaklar oluşturuyor. “Teknik Stajyer Eğitim Programı” kapsamında Miyagi ilinde yaşayan ve çalışan Japon sakinlerini ve yabancıları bir araya getiren düzenli sosyal etkinlikler düzenliyor. Shizuoka ili de benzer bir karar aldı.
Nefret söylemi, hoşgörüyü artırma çabalarının önemli bir hedefi olmuştur. Merkezi yönetim, 2016 yılında “Japonya Dışından Gelen Kişilere Karşı Ayrımcı Konuşma ve Davranışların Ortadan Kaldırılmasını Yasası” ile konuyu ele almaya çalışmasına rağmen bu tür davranışları cezalandırmaktan yoksundur. Osaka aynı yıl nefret söylemine karşı kendi kararlarını kabul etti ve Aralık 2019’da Kawasaki belediyesi, nefret söylemini cezalandırılabilir bir suç haline getiren bir yönetmeliği kabul eden ilk belediye oldu.
Tokyo’nun merkezinde yer alan, büyük bir yabancı nüfusa sahip bir belediye olan Shinjuku Belediyesi’nde, yerli ve yabancı sakinler için daha uyumlu ve yaşanabilir bir topluluk oluşturmak amacıyla yerel yönetmelikle bir halk konseyi kuruldu. Başkanlığını yaptığım “Shinjuku Çok Kültürlü Topluluk Oluşturma Komitesi”, çeşitli etnik grupların temsilcilerinin deneyimlerini ve görüşlerini özgürce paylaşabildikleri düzenli toplantılara ev sahipliği yapıyor. Bu şekilde, Shinjuku’nun büyüyen yabancı uyruklu nüfusunun yaşam koşullarını aydınlatmak ve bu koşulları daha iyi hale getirmek için çalışıyoruz.
Birbiriyle uyum içinde olabilen çok kültürlü bir topluluk oluşturma çabasının bir parçası olarak Shinjuku, yabancı uyruklu ve Japon sakinleri hakkında kapsamlı bir araştırma anketi yürüttü. 2015 araştırmasının sonuçları, Japon toplumuna yeni gelenlerin bir daire kiralamaktan bir banka hesabı açmaya kadar günlük yaşamın temel gerekliliklerini yerine getirmeye çalışırken karşılaştıkları zorlukları belirlemede yardımcı oldu.
2015 Shinjuku araştırması yabancı sakinlere Japonlarla ilişkilerinde ve etkileşimlerinde ne sıklıkta ayrımcılığa veya önyargıya maruz kaldıklarını öğrenmeye yönelikti.% 35’inin yanıtı “bazen oluyor”ken, % 7,5’i “sık sık oluyor” dedi. Araştırmaya katılanların yarısından fazlasının (% 51,9) en çok belirttiği durum ise “daire arama” sırasında karşılaştıkları ayrımcılıktı. İkinci durum olarak “iş arama” (% 33,2), ardından “idari prosedürler” (% 25,6) oldu.
Ankette yer alan “diğer durumlar” bölümündeki yorumlar, çok çeşitli izlenimleri ortaya koyuyor. Myanmarlı bir kadın, Shinjuku’yu övüyor ve Japonya’da geçen yedi ayında, belediye yetkililerinden hastane ve okul çalışanlarına kadar karşılaştığı kişilerin, ona ve ailesine gayet kibar ve nazik davrandığını ve ayrımcılığa dair en ufak davranışa rastlamadığını ifade ediyor. Diğer taraftan, bir başka kadın, ev ararken, kocasının Japonca konuşamamasından ötürü defalarca geri çevrildiğini, belediye yetkililerini arayarak yabancılar için yerel uygun ev rehberi yayınlamalarını istediğini belirtmiş.
Dil bariyeri, yerel toplulukla bütünleşmenin önünde bir engel olarak defalarca belirtilmiş. 2015 anketinde, katılımcıların% 58,6’sı Japonca ile ilgili zorluklar yaşadıklarını ifade etmişler; %49,3’lük oranın en çok belirttiği sorun “gazete ve haberleri okumak” olmuş, ardından da, %46,6 ile “belediye yetkilileri ve hastane personelinin talimatlarını anlama” ve %37,6 ile “günlük konuşma” sorunları belirlenmiştir. “Diğer yanıtlar” bölümündeki paylaşılanlar arasında Shinjuku’da Yaşam Rehberi ve diğer yayınların çok dilli baskıları için istekler vardı. Çinli bir kadın, “İnsanın sırf Japonca okuyamadığı için kendini kuralları ihlal eder bulması çok yaygın” dedi. Diğerleri belediye hükümeti tarafından desteklenen Japonca sınıflarının genişletilmesi çağrısında bulundu. Çinli bir kadın, “Haftada bir ders almak Japonya’da ustalaşmak için yeterli değildir” diyerek, “günlük hayatta kullanılan Japoncaya yönelik derslerin ideal olacağını” da ekledi.
Dil bariyeri, yetişkinler kadar çocuklar için de ciddi bir sorun olabiliyor. Japon dilinde yeterli olmama ve eksiklikler, genellikle okulda kötü performansa ve kendini soyutlamaya yol açıyor. Dahası, sadece “yabancı gibi görünmek” pek çok durumda zorbalığa da yol açabiliyor. Bazı ebeveynler çocuklarını korumak amacıyla uluslararası okullara aldırırken, çoğu kişi için öğrenim ücreti ciddi bir engel oluyor. Okulda zorbalığa uğramış ya da dışlanmış çocuklar okulu bırakarak, eğitim düzeyi düşük kimseler olarak büyüyor ve yoksul ve dışlanmış kesime dâhil oluyorlar.
Aralık 2018’de, tekrar gözden geçirilmiş göç yasası ile hükümet “yabancı uyrukluların kabulü ve bir arada bulunması için kapsamlı önlemler” paketini açıkladı. Bu politika kapsamında, hükümet yabancı uyruklu sakinleri toplumun üyeleri olarak tanıyarak, dâhil etme ve bütünleştirmeye yönelik önlem ve kararlar için 21,1 milyar ¥ ayırdı. Haziran 2019’da, hükümetin Japonya’da yaşayan yabancılara dil eğitimi verme sorumluluğu açıkça kabul edilerek Japonca dil eğitiminin teşviki kanunu çıkarıldı. Bu kararlar ileriye yönelik oldukça önemli adımlar.
Ne yazık ki, alınan “kapsamlı önlemler” kanun hükmünde değil ve yabancıların haklarını garanti etmiyor. Yasa dışı göçe kapı açmasıyla ve insan haklarının ihlaliyle yoğun bir şekilde eleştirilen “Teknik Stajyer Eğitim Programı’nın” sürekli artan sayısı göz önünde bulundurulduğunda garanti vermemesi özellikle endişe verici.
1993 yılında kurulan “Teknik Stajyer Eğitim Programı” yıllardır eğitim amacıyla diğer Asya ülkelerinden istihdam edilen yabancı işçiler için “bir arka kapı” görevi görmüştür. Kısa süreli kalma için ülkeye kabul edilen “stajyerler”, ucuz işgücüne ihtiyaç duyan çiftliklere, fabrikalara ve inşaat firmalarına gönderiliyor. Asgari ücret karşılığı çalıştırılıyor ve iş değiştirmelerine izin verilmiyor. İnsan haklarına dair ihlaller bildirilirken, hükümetinin en son açıkladığı rakamlara göre stajyerlerin yaklaşık 9.000’i kayıp.
2018 mali yılı itibariyle, program kapsamında her yıl yaklaşık 80.000 yabancı uyruklu kursiyer Japonya’ya geliyor. Yakın zamanda, Kyūshū ve Shikoku’daki işyerlerine atanan stajyerlerin sayısı nedeniyle, bu dış bölgelerde iş imkânları azaldı. Adil ücretler ve hareket özgürlüğü gibi temel haklardan mahrum edilen ve yabancılarla çok az deneyimi olan bu işçilerin, zorluklarla ve ayrımcılıkla karşılaşacak olmaları endişelenmek için çok iyi bir neden. Çünkü sonuç, daha fazla kaybolma ve vize ihlalleri ile potansiyel kamu güvenliği sorunları olabilir. Asıl ihtiyacımız olan, Japonya’daki yabancıların durumu ve hakları ile ilgili temel bir yasadır.
Japonya’da düzenlenen 2019 Rugby Dünya Kupası sırasında çok uluslu ve çok ırklı Japon rugby takımı, “Tek Takım” sloganıyla tarihi bir şekilde ilk sekize girerek hayranlarına büyük bir heyecan yaşattı ve ilham kaynağı oldu. Ortak bir amacı başarmak adına farklılıklarını aşarak bir kenara koyan Brave Blossoms rugby takımı, Japon toplumuna ilerleyen yıllarda izlenebilecek parlak bir örnek sundu.
Japonya’nın nüfusu yaklaşık olarak, yılda 500.000 azalmakta, yabancı uyruklu sakinlerinin sayısı ise yaklaşık 200.000 artmaktadır ve bu büyümenin artması beklenmektedir.
Japon toplumunun geleceği, bu yeni gerçekleri sistemimize adapte edebilmemize ve tutumumuza dayanıyor. Hükümetin, yabancı uyruklu ve Japon vatandaşlarının uyumlu bir şekilde bir arada yaşayabilecekleri ve çalışabilecekleri, kapsayıcı bir toplum oluşturma konusundaki kararlılığına dair açık bir mesaj göndermesi gerekiyor.
Menju Toshihiro
Haberin orijinal halini okumak için buraya tıklayabilirsiniz.